Ağustos Gecesi
Yarın kimseye vaad edilmemiştir.
Murathan Mungan
2017 yılına girerken, şöyle bir paylaşım yapmışım: “Yüreğinizle dinlediğiniz, yüreğinizi dinlediğiniz, sevgiyle akışta kaldığınız, görmeyi seçtiklerinizi gördüğünüz, ışığınızı artırdığınız, aslında bilge olduğunuzu anımsadığınız, özünüzün birliğini ve mucize olduğunuzu hatırladığınız bir yıl ola…”
Tüm bunların farkındayız aslında. Gelin görün ki içselleştirmiyoruz, kucaklamıyoruz. Oysaki biliyoruz, 45 saniyede bildiğimiz tüm yaşam alt üst olabilir örneğin. Ya da göz açıp kapama süresi olarak ifade ettiğimiz ‘an’da da her şey değişebilir.
‘An’da kalmak, ‘an’ı yaşamakla ilgili ayrıntılı konuşmadık daha önce. Bir parmak şıklatması ‘an’ında ne var ne yoksa değişebiliyorsa, ‘an’ın önemini yadsıyabilir miyiz? Bunun farkında iken sürekli erteleyip durduğumuz hayatımızı ne zaman yaşayacağız peki?
Girişte yaptığım alıntıyı içeren yazıdaki şu paragrafı da mutlaka paylaşmak isterim: “Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz ‘an’dan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin.
Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.”
Yeryüzündeki maceramız bir yolculuk değil mi? Aşık Veysel’in dediği misal, gece gündüz yürümüyor muyuz? Peki her ‘an’ın farkında olarak yine yolculuğumuzun adımlarını planlasak, hedeflerimiz olsa, gerçekleşmediğinde o sürecin keyfine varmaya çalışsak? Zor mu? Gerçekten?
Her yolculuğun başlangıcı olduğu gibi sonu var elbette. Kimi zaman bu son, hüzünlü bir anlatı olarak belleklerimize ve yüreklerimize işliyor. Hissettiğimiz ağırlığı ilahi olanla ışıklandırmayı seçer misiniz? Şifalanması seçerseniz öyle de oldu.
Cesaret, umut, sevgi ve ışıkla…