Pasajlar

Temaşa Bayramı*

Fark Dağı’nın tepesindeki meydan dünya kadar genişti. Meydanın sol tarafında bulunanlar karanlık gecelere aydınlık dedirtecek kadar karanlık, sağda bulunanlar ise ışığı sönük bırakacak kadar parlaktı. Buna rağmen ne varsa berraklıkla görülebiliyordu. Mahşer meydanını andıran bu yerde, bir kısmı aydınlık denizinde bir kısmı karanlık deryasında olmak üzere sayısız insan bulunuyordu.
Ortası boş olan meydanın iki ucunda iki görkemli taht kurulmuştu. Aydınlık taraftaki tahtta yüzünden parıltılar saçarak Hürmüz oturuyordu. Karanlık taraftakindeyse en korkunç yaratıktan daha korkunç Ehrimen vardı. Bir de bu tahtların üzerinde, gökte asılı duran, diğerlerinden daha görkemli bir taht daha bulunuyordu.

Meydandaki gürültüye, her bir ağızdan “Bakın! Allah’ın emri yere indi.” sözcükleri karışırken, gökyüzündeki asılı tahtın üstünde güzeller güzeli bir peri ayakta duruyordu. Elindeki kürenin doğusu aydınlık, batısı karanlıktı ve ikisi arasında öyle bir denge vardı ki ne aydınlık karanlığa ne de karanlık aydınlığa karışıyordu. Sağ taraftakiler “Ya Rabbî! Karanlıkları kaldır!” diye bağırırken, sol taraftakiler “Ey karanlık! Gücünü göster!” diye bağırıp çağırıyorlardı. Nur yüzlü peri, her kulağa ulaşan tatlı sesiyle, “Bu meydan adalet ve imtihan meydanıdır.” deyince herkes sessizliğe gömüldü ve dua etmeye başladı.

Sonra Hürmüz, insanları hidâyete, aydınlığa, iyiliğe, kendi nefislerinin hakikatini bilmeye davet etti. Ardından Ehrimen ise dünyada tek hakikatin benlik olduğunu söyledi. Herkes kendi varlığını, kendi menfaatini, kendi zevkini düşünmeli ve bunun için her şeyi yapmalıydı.

Derken meydanda savaş başladı ve her iki taraf galibiyet görse de yenişemedi. Yedi gün sonra Ehrimen taraftarı Nifak meydana geldi. Üç gün boyunca kırıp geçirdi. Beşinci sabah karşısına Muhabbet çıktı. Bir süre birbirlerine galip gelemediler. Üçüncü gün, öğle vakti Muhabbet, Nifak’ı tepeledi ve yedi gün meydanın hâkimi oldu. Sekizinci gün, güneş doğarken sol taraftan sarı bi deveye binmiş olan Gazap meydana girdi. Muhabbet karşısına dikildi. Üçüncü gün, ikindi vaktine kadar direndi Muhabbet. Ancak o vakit Gazap Muhabbet’i öldürdü, kalbini söküp Ehrimen’in ayaklarının dibine attı.

Temaşa Bayramı otuz sekizinci gününe vardığında, gökyüzündeki tahtta görünen kürenin sağ tarafını karanlık kaplamaya başlamıştı. Hürmüz’ün veziri Salah, Hürmüz’ün taraftarlarına Gazap’ı ancak Hikmet’in yenebileceğini söyledi. Bunun üzerine gün doğumunda Gazap ve Hikmet meydanda karşı karşıya geldi. Vuruşsalar da yenişemediler. Ertesi gün Hikmet, Gazap’ı alt etti ve meçhul perinin elindeki küre baştan başa nur olmaya başladı.

Hikmet öğle vaktine kadar pek çok Ehrimen taraftarını tepeledi. O sırada beyaz bir file binmiş olan bir savaşçı meydana girdi. Ehrimen hınzırca gülümserken, Hürmüz meçhul periye seslenerek merhamet diledi. Meçhul peri ise Ehrimen’in dilediğini çıkarma hakkı olduğunu söyleyince Hürmüz, boynunu büküp kabullendi.

Beyaz fille meydana giren savaşçı, gök gürültüsünü andırır bir nâra atıp adının Nefs-i Emmâre olduğunu söyledi. Beş bin değişik şekle girdiğini ve bin türlü silah kullandığını haykırdı. Ardından Hikmet’i teslim olmaya çağırdı. Söylediği hiçbir sözle Hikmet’i ikna edemeyen Emmâre, Hikmet ona ‘Güçlü Azim’ vuruşuyla saldıracağı sırada yüzündeki perdeyi kaldırdı. Hikmet’in gözleri Nefs-i Emmâre’nin hayal dahi edilmeyecek güzelliği karşısında kamaştı ve Emmâre’ye esir düştü. Kırk gün sürecek Temaşa Bayramının sonuna gelinirken, küre tamamen karanlıkla kaplanmış, nokta kadar aydınlık kalmıştı. Hürmüz Nur Peri’sinin önünde secdeye varmış medet dilerken, Ehrimen başını göğe kaldırmıştı.

Derken uzaklardan bir ses duyulmaya başladı. Hoş bir ses şarkı söylüyordu. Sonunda yeşil bir ejderhaya binmiş, nur yüzlü, güzellik abidesi bir süvari alana girdi. İlahî sesiyle şarkısını söylemeye devam ederken her iki tarafı da sesiyle mest etmişti.
Aşkım ben, satvetimdem kâinat lerzândır.” **

Aşk meydanın ortasına doğru ilerlerken, küre aydınlanmakta, nur karanlığı kovmaktaydı. O, alanın ortasına vardığında, tüm âlemden karanlık kalkmıştı. Emmâre’ye dönüp kendisine karşı durup durmayacağını sorduğunda, Emmâre filinden inip hürmetle diz çöktü ve aczini ilan ederek secdeye vardı. Aşk, Hikmet’i de serbest bıraktı. Meydanda yalnız kalınca ejderhasından indi, Nur Perisi ile arasında üç adım kalıncaya değin ona doğru yürüdü. “Ey Nur Perisi! Yalnız senin kulunum.” diyerek secdeye kapandı. Sonra hem Hürmüz’ü hem Ehrimen’i selâmladı. Ardından yeniden meydanın ortasına yürüyüp ellerini semaya kaldırdı. O sırada kürenin yarısı aydınlık yarısı karanlık oldu ve âlem eski haline döndü.

(*) Filibeli Ahmed Hilmi’nin A’mâk-ı Hayal kitabından derledim. Kaknüs, 2015
(**) “Ben aşkım, gücümden kâinat titrer.”

error: Content is protected !!