Yaz Güncesi
Yaşamınızı her gün güzelleştirin. Bir hayata sahip olmak yerine, hayatınızı yaşayın.
Gary Douglas
Öyle böyle derken yılın ortasına geldik bile. 2020 bizi omuzlarımızdan tutup sarsmaya devam ediyor. Bugün otuz iki kısım, tekmili birden deyişini yerinde kılacak bir gün. Yaz Gün Dönümü, parçalı Güneş tutulması var, Yeni Ay var ve babalar günü…
Yaz Gün Dönümü, yıl içerisindeki dört kapıdan biri gibi ve kuzey yarım kürede en uzun gün olarak etiketlenen gün. Yengeç burcu ile bağdaştırılıyor ve bugünkü Güneş tutulması da 0 derece Yengeç burcunda.
Astrolojik olarak enerjisi içinize sinen kim varsa, bugünü onun kaleminden okuyabilirsiniz. Hemen herkesin ortak söylemi bu yılki 21 Haziran’ın net, dönüşü olmayan bir nokta olduğu. Gökyüzü bugün şenlikli bir havada.
Dönence de denilen gün dönümlerinde, üç gün süresince saf ve arındırıcı enerjiler yoğun çalışır. Dün başlayan bu süreç, bugün ve yarın da devam edecek. Size iyi gelen, hafif gelen, iç sesinizin şarkı söyleyeceği bir meditasyon yöntemi kullanabilirsiniz. Hayır, öyle karmaşık olması, ritüel yapılması gerekmiyor. Yalın, yüreğinizi koyarak, zihninizle odaklanarak, koşulsuz sevgi ve saf niyet bağlamında yapılan ne varsa olur.
Bu dönemde önüme sürekli düşen iki metafor var. Birisi doğum, diğeri de tavşan deliği. Özellikle bugün doğum sembolü ön planda. Bu yılın başından beri inişli çıkışlı, lunapark trenlerinden birindeymişçesine bir süreçten geçiyoruz. Sallana sarsıla bizi yeni bir zamana doğru götürüyor. Normalleşme denip duruyor. Artık normalleşemeyiz. En azından bildiğimiz gibi, alışageldiğimiz gibi olan sürece geri dönemeyiz. Çünkü geçtik artık oradan, kullanım süresi doldu.
Bu iki metaforun söylediklerini şu şekilde toparlamak olası. Artık insanlığa, birliğe, sevgiye katkı sağlamayan ne varsa değişmek, bitmek ya da dönüşmek zorunda. Burada Nazım Hikmet’in ‘Bir ağaç gibi hür, bir orman gibi kardeşçesine‘ dediği sözcüklere atıfta bulunmak isterim. Aslında bir olmaktan kasıt budur. Birey olarak siz kendinizi ortaya koymazsanız, ahenk bozulmaya başlar.
Daha önce de konuştuk can, elbette düşebilirsin, bu, yolun, yolculuğun doğasında var. Önemli olan yeniden ayağa kalkmak ve devam etmek. Durursan taşlaşırsın. Hem hatırla ki daha önce de düşmüştün ve ayağa kalkmıştın.
Tüm dünyada tarih yazılırken sen de varlığınla katkıda bulunacaksın. Olduğun gibi olmana izin ver. Sevdiklerinin de öyle. Sen onları değiştirmeye, dönüştürmeye çalıştıkça, onlar üzerinde kontrol sağlamaya çalıştıkça hem kendini hem onları yoruyorsun. Elbette paylaşımda bulunabilirsin ancak bunun ne kendine ne de karşındakine yük olmasına izin vermemelisin. Sen kendi yaşamından sorumlusun, nasıl bir koza öreceğin, nasıl bir kelebek olacağın yalnız ve yalnız senin seçimlerine bağlı. Bir başkasının bu süreci nasıl yaşacağı sana ait bir karar değil.
Ve babalar günü… İçimizden başlayarak eril ve dişil akışını dengelememiz gerekiyor. Hatırla can, düşüncelerin, sözlerin, tavırların, seçimlerin suya atılan taş misali dalgalarla etki eder. Birbirimizden ayrı değiliz aslında.
Gülümse. Her anda yeni bir seçim yapabilirsin, hatırla.
Cesaret, umut, şefkat, sevgi ve ışıkla…